Beş oktavlık sesi ile beraber onu çekici kılan bir özelliği de hiç müzik eğitimi almamış olması.Hatta nota okumayı bile bilmediği rivayet edilir.Buna karşın sesini kendi geliştirdiği bir teknikle,en geniş kapasitesiyle ses dokusuna zarar vermeden kullanırmış.Hakkında pek çok başka söylenti de mevcut (İnka soyundan bir prenses olduğu,sonrasında bu hikayenin reklam için menajeri tarafından uydurulduğu,isminin aslında Amy Camus olduğu vs...).Aslına bakarsanız egzotik güzelliği ve tarzı, "sesini kullanma biçimi" ile birleşince yeterince dikkat çekici zaten, ki oynadığı filmlerde de bunu gözler önüne seriyor.Benim hayranlık duyma sebebim de bu aslında;yaptığı müziğin egzotik tarzı sesini o kadar çeşitli kullanmasına izin veriyor ki...Aklınıza gelebilecek (aslında aklınıza hiç gelmeyecek) en değişik sesleri, hem de müziğinin içinde,hem de "dinlenilebilir" kılarak,rahatça haykırıyor.Sizi bilmem ama ben başka bir örneğini görmedim.Dinlediğiniz şey bir arya değil,alışılagelmiş bir şarkı değil,muhteşem sesi ıspatlamaya adanmış bir gösteri değil;tamamen kendine özgü bir müzik...O kadar kendine özgü ki,kelimelerle ifade etmek zor...Göstermeyi denemeli;
Yanılmıyorsam Secret of the Incas (1954) filminden;
Hayranlık duyduğumuz seslerde, özellikle bizi kendine hayran bırakan şey pek çok notadan seslerini kullanmadaki özgürlükleri değil mi çoğu zaman?Ses renginin ötesinde "ses özgürlükleri"ni seviyoruz bence.Çünkü bazen en sevdiğiniz şarkıları bağıra bağıra söylemek istersiniz,ama bir de bakmışsınız sesiniz duvarlar örmüş!Dizeler arası özgürce dolaşmak varken,siz hep içten söylenen şarkılara mahkum...
Yma Sumac'ın özgürlüğü,ses özgürlüğü ne de güzel ve kıskanılası.Çünkü bazılarımızın dudakları mühürlü,sesleri hep içlerinde tutsak.Çünkü bazılarımız çığlık atmak ister bazen,belki inceden...belki bağıra bağıra...
ne hoş bir yazı olmuş canım benim :)
YanıtlaSilçok teşekkür ederim,çok sevindim beğendiğin için :)
YanıtlaSil